İnsan ve Toplumun Felsefi Doğası Giriş Felsefe, çoğu zaman akademik kurumların duvarları içinde sınırlanmış, soyut ve uzak bir uğraş olarak algılanır. Ancak bu algı,
🖋 Lyotard’ in söylemiyle üst değerlerin( Örneğin ahlak sistemleri) yıkılması anlamına gelen Postmodern durum, genellikle Alman İdealizminde Friedrich Wilhelm Nietzsche ile; Fransız Felsefesinde
🖋 Lyotard’ in söylemiyle üst değerlerin( Örneğin ahlak sistemleri) yıkılması anlamına gelen Postmodern durum, genellikle Alman İdealizminde Friedrich Wilhelm Nietzsche ile; Fransız Felsefesinde ise Henri Bergson ile özdeşleştirildiğini görürüz. 🖋 Ancak söyleyebiliriz ki, bireyin merkeze
🖋 Uygar bir toplumun doğuşundan önce henüz birleşmemiş olan insanların bir sözleşme ile özgürlüklerini bir iktidara devretmiş olması, genellikle özgürlüklerin kısıtlanması ve kolektif bir şekilde kendiliğin
Philipp Mainländer, Hegel ve Schopenhauer Felsefesinden izler taşıyan ve bu iki Felsefeyi sentezleyen bir Filozoftur. En önemli başyapıtı olan Das Philosophie der Örlosung adlı
Varlık ile bireyin ilişkisi hakkında sistemli bir inceleme Martin Heidegger tarafından başlatılmıştır. Yazımıza Martin Heidegger’ in in Varlığa bakış açısı ile bakmamız yerinde olacaktır:
🖋 Lyotard’ in söylemiyle üst değerlerin( Örneğin ahlak sistemleri) yıkılması anlamına gelen Postmodern durum, genellikle Alman İdealizminde Friedrich Wilhelm Nietzsche ile; Fransız Felsefesinde ise Henri Bergson ile özdeşleştirildiğini görürüz. 🖋 Ancak söyleyebiliriz ki, bireyin merkeze
🖋 Uygar bir toplumun doğuşundan önce henüz birleşmemiş olan insanların bir sözleşme ile özgürlüklerini bir iktidara devretmiş olması, genellikle özgürlüklerin kısıtlanması ve kolektif bir şekilde kendiliğin
David Lynch’in 1980 yılında çektiği The Elephant Man filmi, başkarakteri itibarıyla iç ısıtan kült bir film olmasından öte, değindiği çeşitli sosyolojik ve psikolojik konularla
Philipp Mainländer, Hegel ve Schopenhauer Felsefesinden izler taşıyan ve bu iki Felsefeyi sentezleyen bir Filozoftur. En önemli başyapıtı olan Das Philosophie der Örlosung adlı
Otoritenin tarihi, daima eylemin kontrolünden düşüncenin tahakkümüne doğru evrilen bir sürecin tarihidir. Geleneksel tahakküm mekanizmaları fiziksel itaat üzerine yoğunlaşırken, modern iktidar yapıları asıl tehlikenin